Tag Archives: roma

Vatikan Müzeleri

Roma şehri içinde, San Pietro Bazilikası, San Pietro Meydanı, Vatikan Müzeleri, kütüphane ve bahçelerden ibaret, bir küçük devlet Vatikan..

Carvaggio, Perugino, Boticelli, Raffaello, Michelangelo, Da Vinci gibi ünlü Rönesans ressamlarının resimlerini ve freskleri de barındıran Vatikan Müzeleri, toplamda 54 galeriden oluşuyor. Çağdaş Din Sanatları, Heykel, Etrüsk, Mısır, Misyoner Müzeleri, Pinacoteca Sanat Galerisi, Raffaello Odaları, Sistine Şapel bunların en önemlileri..
Sistine Şapeli 15. yüzyılın sonlarında, dönemin papası için Süleyman Mabedi ölçülerinde inşa edilmiş. Bir an durup nereye bakacağınızı şaşırabilirsiniz. Peygamberlerin hayatlarından kesitler, İsa’nın hikayeleri, ünlü Kıyamet Günü sahnesi ve Adem’in Yardılışı hepsi bu yapının içerisinde. Ressam, mimar ve heykeltraş olan Michelangelo’dan, ilk olarak bazilikada Papa için bir mezar hazırlaması istenir. Michelangelo da üç katlı üzerinde 40 heykel bulunan devasa bir lahit hazırlar fakat; Papa bu projeden vazgeçer. Ve onu Sistine Şapeli’nin tavan boyamalarını yapmakla görevlendirir. İlk olayın üzerine sanatçı bu görevi istemediğini açıkça söyler. Kendini ressamdan çok heykeltraş olarak gören Michelangelo, Papalık tarafından dışlanmamak için bu görevi kabul etmek zorunda kalır, 4 yıl süren bir çalışma sonucu 340 figürlü, Kurtulma’dan önceki tarihi, insanın yaradılışını Nuh’a kadar anlatan dev bir kompozisyon çıkarır ortaya. İnsan bedenini öven ignudo’larla süslediği tavanı, çağdaşları Raffaello ve Da Vinci tarafından kopya edilmesin diye büyük bir gizlilik içersinde tamamlar. 24 yıl sonra, yeni Papa Sistine Şapel içerisine bir ‘Kıyamet günü’ sahnesi yapmasını ister sanatçıdan. Gençliğinin Hümanizmine bağlı kalan Michelangelo’nun bu resminde İsa, Meryem ve şeytanlara kadar her şey çıplaktır. Bir rezalet olarak görülüp yok edilmesi düşünülürken, Papa en açık çıplakları giydirmek için Volterre’yi görevlendirir.. Bu bölümde fotoğraf çekilmesine izin vermiyor görevliler fakat sayıları en fazla 2 olduğu için salonu dolduran yüzlerce kişiye müdahale edemiyorlar.

Raffaello ise Vatikan’da Papaların eski odalarının duvarlarını süslemekle görevliydi. Bunlar ünlü ‘stanza’larıdır. Kutsal Tartışma, Atina Okulu, Parnassos fresklerinde eskiçağ bilgeleri ve Hristiyan din büyüklerini yanyana resmetmiştir. Paganizm’e karşı alınan zaferi anlatan Constantin Odası içlerinde en geniş olanıdır, Constantin’in vaftiz edilmesi gibi sahneleri de barındırır. Eliodoro Odası içersinde, Attila ve Papa’nın karşılaşmaları, San Pietro’nun melekler tarafından zindandan kurtarılması freskleri bulunur. Raffaello Papa’nın gözde ressamlarındandı, sonraları atelyesinde görevlendirdiği öğrencileri tarafından yapılan resimleri denetlemek ve yönetmek işlerinden başka Loggia’ları renklendirmiştir. Ben müzeyi ziyaret ettiğimde bu bölümlerde restorasyon vardı ve resimlere yeterince yaklaşamadan ayrılmak zorunda kaldım ne yazık ki..
Pinacoteca Sanat Galerisi, 1932 yılında inşa edilmiş, 18 odadan oluşuyor. Buradaki 460 eser kronolojik sırasına ve bağlı bulunduğu okullara göre ayrılmış. İçlerinde Carvaggio’nun kanvas, Perugino’nun ahşap boyamaları, Venedik okulu temsilcileri ile Raffaello’ya ait boyamalar, Barok mimarı Bernini’nin heykelleri, Leonardo’dan Tiziano’ya en büyük İtalyan ressamların başyapıtları görülebilir.
Daha çok Toskana bölgesinde, arkeolojik kazılar sonucu ortaya çıkarılmış çeşitli Etrüsk eşyaları, takıları, seramikleri, heykelleri; Antik Mısır eserleri bölümünde hayvan mumyaları, Suriye-Filistin bölgelerinden getirilmiş vazolar, bronz kaplar, ünlü Ölüler Kitabı, bulunuyor. Bağışlarla ve satın almalarla zenginleşen bir koleksiyona sahip Vatikan Müzeleri..

Ziyaret etmek isteyenlere, sabah erken bir saatte orada bulunmalarını öneririm, müzeler 9da açılıyor. Çok büyük ve görülecek çok şey olduğundan fazlaca vakit geçirecek, acıkacak ve yorulacaksınız. İçeriye yiyecek ve içecek sokmak yasak. Su şişenizi atmak yerine içini boşaltabilirsiniz, çıkışta yeniden kullanmak üzere. Bir kafe mevcut müzede; fiyatlar hiç de ucuz değil. Şemsiye, tripod ve büyükçe çantalarla da girmenizi engelliyorlar, emanete bırakıp devam edebilirsiniz. Mümkünse elinizde bir harita bulundurun, gitmek istediğiniz yere sizi daha kolayca ulaştırır. Giriş ücreti ise 15 Euro, 26 yaş altı uluslararası bir öğrenci kartı gösterenlerden 8 Euro ücret alınıyor. Her ayın son Pazar günü ise ücretsiz; lakin kapıda 1 saatten fazla sıra beklemeyi göze alıyor, ardından da bu kalabalıkla müze gezebilirim diyorsanız, buyrun.. Bana da Vatikan Postanesi’nden bir kart atmayı unutmayın .)

Yorum bırakın

Filed under gezi

Uzaklar Güzeldir

Gözlük kullanmaya başladığımda çok da küçük sayılmazdı yaşım. Bozuk gözlerimle öylesine yaşamaya alışmıştım aslında. Fakat sınıfta arka sıralarda oturmak işimi çok zorlaştırıyordu. İlk ve son defa gittiğim göz doktorundan çıktıktan sonra ufacık sayılabilecek bir bozukluk olduğunun bir kanıtı vardı artık elimizde. 6 seneyi beraber geçireceğimiz gözlüğümle tanışmamız bu şekilde oldu. Balkonda oturup onunla ne kadar iyi görebildiğimi test ediyordum. Ağaçların yapraklarını ayrı ayrı seçebilmek belki de görülebilecek en güzel şeydi. Yıllarca ilkokulda çizdiğim ağaç resimlerinden farklı olarak onlarca ton kahverengi ve yeşilden oluştuklarını görmek değerdi dört göz olmaya. Dünya ne kadar güzelmiş ne kadar netmiş diye kendi kendime söylenip durdum uzun süre. Bence bağımlılık yapan her şey kötüdür, zarar verir kişiye. Yavaştan aramız bozulmaya başladı, sadece sınıfta kullanmaya başladım bir de yanlış otobüse binmemek için yolda takıyordum. Bir gün gözlerimi dış kenarlarından tutup yanlara çekerek normal görebildiğimi keşfettim; artık otobüs beklerken çok da gerekmiyordu. Ön sıralarda oturunca da daha iyi görüyordum. Yollarımız böylece ayrıldı, soğuduk birbirimizden. Arkadaşlarım lens kullanmamı önerdi, değişik bir şey, denemekten memnun olurdum. Bir yerde ücretsiz göz muayenesinin ardından bir çift lens verdiklerine dair şeyler okudum, çat pat İtalyancam ile derdimi anlattım, gözlerimin lens kullanmaya müsait olup olmadıklarını incelediler, elbette sonuç olumluydu, lenslerimi de gözlerime taktı yakışıklı bey, yanımdaki gözlüklü arkadaşımla dolaşmaya çıktım. “Görüyorum! Kendi gözlerimle görüyorum!” diye sayıklarken küçük bir Roma turu yaptık. Neyse ki söylediklerimi kimse anlamıyor buralarda..
(5 Haziran 2009, Roma)

Yorum bırakın

Filed under günlük, gezi